Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin bir kişide toplanmasının ne gibi sakıncaları vardır?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Kuvvetler Ayrılığı sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin bir kişide toplanmasının ne gibi sakıncaları vardır?

Tüm bu yetkilerin bir kişide toplanması, bu organların görevlerini yaparken bir kişinin düşüncesi ve etkisi ile karar alınması ve o kişinin dayatmalarına tüm toplumun uymak zorunda kalması anlamına gelmektedir. Yani monarşi yönetimlerinde olduğu gibi, tek bir kişinin yönetimi ve egemenliği altında, toplumun baskı altına alındığı bir yönetime dönülmüş olacak, bireylerin temel hak ve hürriyetleri yok olacaktır.  Bir kişinin istekleri doğrultusunda keyfi uygulamalar ortaya çıkacaktır. Yasalar olsa da, uygulamada yaşanacak aksaklıklar yargı tarafından yeteri kadar denetlenemeyeceği için çeşitli hak kayıpları ve adaletsizlikler ortaya çıkacaktır.



Yasaları yürürlüğe koymada kişisel tercihler ve çıkarlar ön plana çıkabilecektir. Bu yetkilerin tümünü elinde bulunduran kişinin hesap vericiliği kaybolacaktır.  Bu kişinin tercihlerinin, yasaların üstünde tutulması ile sonuçlanan bir yönetim hâkim olacak, adalet ortamı kaybolduğu için vatandaşlar kendi iradelerini açıklayamaz hale gelecek, bireysel ve toplumsal haklar korunamayacaktır.

Bir devlet düzeninin sağlıklı işleyebilmesi için yasaların olması ve bu yasalara herkesin uyması neden gereklidir?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Kuvvetler Ayrılığı sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Bir devlet düzeninin sağlıklı işleyebilmesi için yasaların olması ve bu yasalara herkesin uyması neden gereklidir?

Toplum halinde yaşayan insanların düzen ve huzur içinde yaşayabilmesi için yazılı kurallar olan yasalara ihtiyaç vardır. Bunun için devlet kurumlarının görev ve sorumlulukları ile vatandaşların hak ve ödevleri yasalar ile tanımlanmıştır. Bunlara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar bağımsız mahkemeler tarafından karara bağlanmaktadır. Bir ülkedeki huzur ve mutluluk, devlet düzeninin sağlıklı işlemesine yani devlet ve vatandaş arasındaki ilişkiye bağlıdır. Bunun için vatandaşların devlete karşı olan görev ve sorumlulukları olan vergi verme, askere gitme, seçme ve seçilme hakkını kullanma gibi görevlerini yerine getirmeli; devlette, toplumun huzur ve güven içinde mutlu bir şekilde yaşaması için üzerine düşen görev ve sorumlulukları yasalarla belirlenen çerçevede yerine getirmelidir. Böylece devlet düzeni sağlıklı işleyecek ve toplum huzur ve mutluluk içinde yaşayacaktır.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olmadığı bir devlet modelinde ne gibi olumsuzluklar yaşanabilir?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Yönetimin Özü sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olmadığı bir devlet modelinde ne gibi olumsuzluklar yaşanabilir?

Hukukun üstünlüğü ilkesi ile devletin kurum ve kuruluşları görev ve sorumluluklarını anayasada ve diğer yasalarda belirtilen esaslar çerçevesinde yerine getirmekte, vatandaşlar kendi hak ve görevlerini bu yasalara uygun olarak yerine getirmektedir. Her hangi bir şekilde devletin görevlerini veya vatandaşların hak ve görevlerini yerini yerine getirmemesi durumunda bağımsız mahkemelerce, hiç kimse ve kurumdan etkilenmeden, bu kurum veya kişiler yasalar önünde eşit olarak yargılanabilmekte ve adalet sağlanmaktadır.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olmaması, gerçek adaletin sağlanmaması anlamına gelmektedir. Böyle bir devlet modelinde demokrasiden, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinden, devlet kurumlarının görevlerini yasalara uygun şekilde yerine getirmesinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bunun sonucu olarak devletin huzur ve refah ortamı yok olacaktır.

Her dört yılda bir genel seçimler Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hangi özelliğini göstermektedir?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Yönetimin Özü sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Ülkemizde her dört yılda bir genel seçimler yapılmaktadır. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hangi özelliğini göstermektedir?

Yapılan seçimler ülkemizin yönetim şekli olan Cumhuriyetin ve halkın sahip olduğu haklar ile Demokratik yönetim anlayışının bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde egemenliğin halk tarafından kullanıldığının ve halkın seçme ve seçilme hakkına sahip olduğunun, siyasi partiler ve katılım ile halkın yönetime katıldığı demokratik cumhuriyet yönetiminin uygulandığının bir göstergesidir.

Demokrasi anlayışının gelişmesi ile birlikte devletin yönetim biçimlerinde ne gibi değişiklikler olmuştur?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Yönetimin Özü sorularından birisi. Soru şu şekilde:

Demokrasi anlayışının gelişmesi ile birlikte devletin yönetim biçimlerinde ne gibi değişiklikler olmuştur? Açıklayınız.

Demokrasi anlayışındaki gelişim ile başlarda Monarşi ile yönetilen, devlet yönetiminde yönetimde hakkı olmayan halka, zamanla kısmı olarak yönetime katılma hakkı verilmiş ve meşrutiyet yönetim şekli oluşmuştur. Halkların bir kişinin yönetim ve egemenliğine karşı olan mücadeleleri ile monarşi ve meşrutiyet yönetimleri yerlerini Cumhuriyet yönetimlerine bırakmışlar ve böylece halklar kendi yöneticileri seçerek tam anlamıyla egemenlik hakkını kullanmaya başlamışlardır. Demokrasi anlayışındaki gelişmelerle kişi hak ve özgürlüklerinin anayasa ile korunmasını ortaya çıkarmış, devlet yönetimine toplumun her kesiminin eşit haklarla katılması sağlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim şekli nedir?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Yönetimin Özü sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim şekli nedir? Açıklayınız.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim şekli cumhuriyettir. Halk, her dört yılda bir yapılan genel seçimlerle kendi yöneticilerini seçerek egemenlik hakkını kullanır. Yasalarla belirlenen özellikleri taşıyan her vatandaş seçme ve seçilme hakkını kullanabilir. Yapılan seçimler sonucu milletvekili seçilen kişilerin oluşturduğu meclis yasa çıkarma faaliyetinde bulunur. Mecliste her milletvekili duygu ve düşüncelerini özgürce açıklayarak, vatandaşların sorunlarını gündeme getirebilir. Devletin yönetimi yasama, yürütme ve yargı organları tarafından kuvvet ayrılığı ilkesi ile yerine getirilir.  Bu ilke ile devlet yönetiminde bir gücün diğer güce baskı yapmasının önüne geçilmiş olur. Yasam yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kullanılır. Yürütme yetkisi, cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir. Yargı yetkisi, bağımsız mahkemelerce kullanılır.

Atatürk’ün Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, sözünün anayasamızda yer almasının nedeni sizce ne olabilir?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Kurultaydan Meclise sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünün anayasamızda yer almasının nedeni sizce ne olabilir?

Osmanlı devletinde padişahın yönetim ve egemenliği altında yaşayan halk, Cumhuriyet ile birlikte kendi yöneticilerini seçerek tam anlamıyla egemenlik millete yani halka geçmiştir. Atatürk bu sözü ile egemenliğin hakkının sadece ve sadece halk tarafından kullanılabileceğini, bu hakkın kullanılmasının her hangi bir kişi veya sınıfa bırakılmayacağını ifade etmiştir. Egemenliğin halka ait olması anayasa ile güvence ve koruma altına alınması için bu durumu çok güzel ifade eden Atatürk’ün bu sözü anayasamızda yer almaktadır.

Ülkemizde yürütme organının bağımsız olmasının önemi nedir ?

7.sınıf Sosyal Bilgiler MEB dersi için verilen Yönetimin Özü sorularından birisi. Soru şu şekilde:

  • Ülkemizde yürütme organının bağımsız olmasının önemi nedir?

Yürütme organın görevi yasaları uygulamaktır. Ülkemizde yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Başbakanın başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu tarafından kullanılmaktadır. Yürütme organın bağımsız olması, yasaların herkese karşı eşit olarak uygulanmasını sağlar. Yürütme organının bağımsız olmadığı bir ortamda belirli bir zümrenin veya grubun istekleri ve çıkarları gözetilerek yasalar onların çıkarları doğrultusunda uygulanabilir. Devletin menfaati değil belirli kişi ve grubun çıkarları doğrultusunda devlet yönetilmeye çalışılabilir.

Güzel ahlakla ilgili bir ayet meali ve bir hadis bularak yazınız.

  • Güzel ahlakla ilgili bir ayet meali ve bir hadis bularak  yazınız.

Güzel ahlakla ilgili ayet:

Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır. (Âli İmrân 3:77)

Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve : Gerçekten ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kimdir? (Fussilet41:33)

Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin. (Kalem 68:4)

Güzel ahlakla ilgili hadis: 

“Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim”

Güzel ahlak büyük günahları suyun kiri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlak ise salih amelleri sirkenin balı bozduğu gibi bozar.

Bir Müslüman güzel ahlakı sayesinde gündüzleri oruç tutan, geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur.

Ahmet Yesevi kimdir?

  • Ahmet Yesevi hakkında bildiklerinizi yazınız.

Ahmet Yesevi (1093 – 1156): Tam adı, Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevî’dir.  Orta Asya’da Karahanlılar’ın hüküm sürdüğü dönemde, Türkistan’ın Sayram şehri doğmuştur. Günümüzde Kazakistan sınırları içinde kalan Yesi şehrine gelerek Arslan Baba’ya intisab eder. Menkıbeye göre Arslan Baba, Peygamber efendimizden aldığı manevi bir işaretle, ondan aldığı emanetleri Ahmet Yesevi’ye teslim etmiş, terbiyesi ile ilgilenerek onu irşat etmiştir. Arslan Baba’nın vefatı sonrası Buhara ve Semerkant’ta giderek, Hâce Yûsuf el-Hemedânî’nin (Semerkant’ta Melâmetiyye-Nakşîbendiyye-Kalenderiyye şeyhi) yanında eğitimini tamamlamıştır. Ahmet Yesevi, İslâm şeriat hükümlerini, tarikat adap ve erkânını ile tasavvuf esaslarını öğretmeğe çalışırken Türkistan Türkleri’nin İslamiyet’i kitleler halinde kabul ettiği 10.yüzyılda İslâmiyet’i Türklere sevdirmeyi, Ehl-i Beyt âkidesini yaymayı kendine gaye edinmiştir.

Ahmet Yesevi, tarihte bilinen ilk büyük Türk mutasavvıfı olarak bilinir. İslâm’ı yeni kabul etmiş Türk topluluklarına dinin irfan yönünü tanıtmıştır. Yesevîlik tarikatını kurucusu olarak kabul edilir. Yerli halka ve göçebe köylülere, kendi inandıklarını ve öğrendiklerini, onların anlayabilecekleri bir dille ve alıştıkları yöntemlerle anlatmaya çalışmıştır. İslâm’ı yeni kabul etmiş Türk topluluklarına dinin irfan yönünü tanıtmıştır. Anadolu’daki tasavvufi akımlarının önde gelen isimlerinden olan Mevlana Celâleddîn Rûmî ve Hacı Bektaş Velî üzerinde büyük tesirler meydana getirmiştir. En büyük eseri “Divan-ı Hikmet”tir.