“Millî ve manevi değerlerimiz” sözünden ne anlıyorsunuz?

“Millî ve manevi değerlerimiz” sözünden ne anlıyorsunuz?

Toplumsal değerler milli ve manevi değerler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Milli Değerlerimiz

  1. Vatanımızın bölünmez bütünlüğü en büyük milli değerimizdir.
  2. Devletimiz ve milletimiz olarak özgürce yaşayabilmek yani bağımsızlığımız
  3. Özgürlüğümüzün timsali ay yıldızlı al bayrağımız
  4. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy’un kalemiyle yazılmış İstiklal marşımız
  5. Cumhuriyet, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos gibi milli bayramlarımız
  6. Dünya tarihinde oldukça köklü bir yere sahip olan zengin tarihimiz
  7. Ülkemizin turistleri çeken coğrafi güzellikleri, seyirlik kıyıları, dağları, ovaları ve gölleri

Manevi Değerlerimiz

  1. Dinimiz İslam en büyük manevi değerimizdir. Bundan sonraki maddeler hep İslamın güzellikleri sayesindeki kazanımlarımızdır.
  2. Büyüklerimize saygı göstermek onlara hürmette kusur etmemek. Hal hatır sorup onlara muhabbetimizi göstermek
  3. Dini bayramlarımızı sayıp o günleri gereği gibi geçirmek.
  4. Akraba ziyaretlerini ihmal etmemek
  5. İyi bir komşu olmak, komşuluğun gerekliliklerini yerine getirmek
  6. İnsanlara sevgi ve muhabbetle yakınlık kurmak
  7. Selamlaşmak
  8. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim
  9. Son ve en mükemmel peygamber olan Hz Muhammed (sav)

Bütün bu maddeler haline saydığımız milli ve manevi değerlerimizi koruyup onlara sahip çıkmaksa en büyük vatandaşlık vazifemizdir.

Toplumu birleştiren temel değerlerin neler olduğunu araştırınız.

Toplumu birleştiren temel değerlerin neler olduğunu araştırınız.

Bir toplumdan ve toplumsal bir bütünden bahsediyorsak onu birleştiren, bütünleştiren ve devamlılığını sağlayan genelgeçer (doğruluğu kabul edilmiş) değerlerden bahsetmemek olmaz. Çünkü bütün bu saydıklarımız toplum içindeki bireylerin söz konusu değerlere sahip çıkmasıyla alabilmektedir.

Toplumu birleştiren temel değerler nelerdir?

  1. Büyüklere saygı anlayışı. Bulunulan ortamda bir büyük varsa ona hürmette bulunmak gerekir. Yer vermek, elini öpmek ve söz vermek gibi.
  2. Misafirperver olmak bizim toplumumuzun önemli bir değeridir. Evimize gelen misafiri uğurlarken ev sahibinden en memnun şekilde uğurlamak hem dinimizde hem toplumumuzda önemlidir.
  3. Bebek, çocuk ve yaşlılara sevgi ve şefkatle muamelede bulunmak. Hem dinimiz emreder hem toplumsal kabulümüz bu şekildedir.
  4. Dini bayramlarda akraba ve komşu ziyaretlerinde bulunmak. Her birinin kapısını tıklayıp “bayramınız mübarek olsun” demek çok zor olmamalı.
  5. Resmi bayramlarımızı saygı ile karşılamak.
  6. İyi bir komşu olmak. Komşuları rahatsız edecek söz ve davranışlardan sakınmak gerekir.
  7. Selamlaşmak yine en önemli ve toplumumuza has değerlerimizdendir. Birine selam verip selamın alınması gerekmektedir.

Görüldüğü üzere toplumun değerleri dediğimizde dinimizin bize gösterdiği söz ve davranışlar ile birebir örtüşmektedir. Öyleyse şunu söyleyebiliriz ki toplumların değerleri inançlarından gelmektedir. Söz konusu dini inançlar toplumun düzenini korumak adına çok büyük kıymete sahiptir.

Yakın çevrenizde bulunan bir çocuk esirgeme kurumu veya huzur evini ziyaret ederek oradaki izlenimlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.

Yakın çevrenizde bulunan bir çocuk esirgeme kurumu veya huzur evini ziyaret ederek oradaki izlenimlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.

Çocuk Esirgeme Kurumundaki İzlenimlerim

  1. Öncelikle genel bir şekilde yurdun temiz olduğu gözümden kaçmadı.
  2. Oldukça büyük bir binaydı. Yurt olduğundan giriş çıkışları kontrol eden biri kapıda görevliydi.
  3. Ortak kullandıkları bir salon ve merdivenlerle çıkılan üst katlar vardı. Bu katlardan çocukların odaları vardı. Biz bu odalara girmedik dışarıdan gördük.
  4. Çocuklar ve ergenlik çağındaki gençle vardı. Ben bir kız yurduna gitmiştim. Onlarla muhabbet etme imkanı buldum. Konuştuğum kızlar memnun ve orada bulunmanın alışmışlığı içerisinde sorularımı cevaplandırdılar. Sonrasında da selamlaşarak ayrıldık.

Huzur Evindeki İzlenimlerim

  1. Burası bir yaşlı evi gibiydi. Ben burayı yaşlılar yurduna da benzetmiştim. Oldukça yaşı ilerlemiş kadın ve erkek kimseler bir arada yaşıyorlardı.
  2. Birlikte vakit geçirdikleri salonları vardı. Bu salonda onlarla muhabbet ettik, ellerini öptük onlara sevgi ve şefkat gösterdik.
  3. Kimi halinden memnun kimiyse öyle bir köşede sessizce oturuyordu. Hastalığı oldukça ilerlemiş olanları da vardı.
  4. Onların bakımlarıyla ilgilenen görevliler vardı.
  5. Birinin oğlu gelmiş ve annesini kucaklamış götürüyor olduğunu gördüm.
  6. Bütün bu gördüklerim beni çok etkiledi. Birkaç gün etkisinden kurtulamadım. Düşüncelerim ve duygularım; cevapsız sorular, acıma, sevgi ve şefkat hisleriyle karmaşık bir hale gelmişti.

“Değer, örf ve âdet” kavramlarının anlamlarını öğreniniz.

Toplumla ilgili bazı belli başlı terimler bulunmaktadır. Bunlar toplumun sosyal yaşantısını ve anlayışını gösteren ve tanıtan kavramlardır. Değer, örf ve adet kavramları toplumla ilgili birer terim olup sosyal hayatta sıklıkla kullanılan ifadelerdir. Bu üç terim birbirleri yerine kullanılmakla birlikte aralarındaki küçük farklılıklara değinerek  her birinin anlamını ayrı ayrı vereceğiz.

Değer; bir milletin uyguladığı ve inandığı sosyal ve ekonomik öğelerin bütününe verilen isimdir. Örf; toplumun geçmişten getirdiği yazılı olmayan davranış ve kuralların bütünüdür. Adet; toplumsal gelenek ve göreneklerin tamamına verilen addır. Bu kavramlar birbirleri yerine kullanılabilmektedir. Fakat çok küçük farklarını anlatmakta fayda görmekteyiz.

Örf, adet, gelenek ve görenek sosyal terimleri  yazılı olmayan kurallardır. Bu kurallar zamanla değişmez. Bölgeden bölgeye farklılık gösterir. Bu kurallara uygun davranmamak yadırganır. Bu toplumsal kabulden dolayı insanlar bu fiilleri yapmaya kendilerini zorunlu hissederler. Düğün törenleri ve kız isteme törenleri gibi farklılıklar örnek olarak verebilir.

Değer kavramı örf ve adete göre daha esnektir. Değerler bölgeden bölgeye değişmez ülkeye has olabilir toplumda genel kabulü vardır. Bayram ziyaretleri büyüklere saygı ve el öpülmesi inançları toplumun değerleri arasındadır.

Birçok mimari eserimizin Kur’an ayetleri ile süslenmesinin sebebi ne olabilir?

Tarihimize dönüp bir baktığımızda Anadolu’da kurulmuş ilk Türk İslam Devletleri, Selçuklular ve sonrasında Osmanlılar bu devletlerinin hep dini inançları İslamiyet olmuş. İslamiyetin başka başka onu bilmeyen tanımayan kesimlere ve insanlara da anlatılması bu devletlerin yegane gayeleri olmuş. Hal böyle olunca yaşantılar, kurallar ve kaideler bu çerçevede yürümüş.

İslamiyetin esintileri, dokunuşları ve belirtileri sanata, mimariye yansımış ve sosyal hayatla iç içe olmuş. Kuran ayetleri İslamı gösteren açık kanıtlardır. Onların harika yazım kuralları ile büyük bir sanat dalı olan “hat sanatı” ortaya çıkmış. Sadece bu kadar bilgi bile güzel dinimizin sanata etkisini açık ve net bir şekilde göstermektedir.

Ayetlerin hat sanatı ile mükemmel estetik dokunuşları mimari eserleri de süslemiş onları daha kıymetli ve estetik değerde yapmıştır. Bu şekilde olması da insanlara İslamı hatırlatmaktadır. Böylelikle hem sanat uygulanırken hem asıl amaç olan İslamiyetin başkalarına tanıtımı yerine getirilmiştir. Ayrıca sanata yatkın eller de keşfedilmiş olmuş, onların sanatkar maharetleri gösterilmiştir. Gösterilmekle birlikte bu eşsiz yetenekleri ile İslama hizmet etme fırsatı da yakalamışlardır. Kuran ayetleriyle süslenmiş mimari eserleri gezip görürken turistler de İslamiyeti görmüş ve tanımış olmaktadır.

İslam dininde başlıca ibadetler nelerdir? Söyleyiniz.

İslam dini ibadet esasları ve şekilleriyle bütünleşik bir dindir. İbadet olmadığı, yapılmadığı ya da yaşanmadığı bir İslam anlayışı düşünülemez. İbadet uygulayarak kişi dininin gerekliliklerini yerine getirmiş olur ve İslamı kabul etmiş olduğunu fiilleriyle de göstermiş olur.

İslam dinini başlıca ibadetleri

Namaz Kılmak : Günde beş vakit farz hükmündeki namazları kılmak dinimizin en başlıca gereğidir. Namaz ile müslüman Allahın huzuruna çıkar ve Onunla konuşuyormuş gibi olur. Onu zikretmiş onu hatırlamış sayılır. Namaz kılmak kesinlikle uygulanması gereken bir ibadettir. Uygulanmadığında ahiret cezası ayetlerle sabittir. Ergenlik çağına girmiş her kişi sabah, öğle, akşam, ikindi ve yatsı olmak üzere beş vakit namazından sorumludur.

Oruç Tutmak: Oruç insanın sabah imsak vaktiden akşam namazı vakine kadar insani ihtiyaçlarını yerine getirmemesini gerektiren bir ibadet şeklidir. Yılda bir aylık Ramazan ayı orucu yapılması gereken bir ibadettir. Ramazan orucunu tutmayanların üzerine borç kalmaktadır.

Zekat Vermek : Mal ile yapılan bir ibadet türüdür. Maddi durumu iyi olanların olmayanları koruyup gözetmesi onlara yardımda bulunmasını kapsar. Bu ibadet dinimizin yardım ve dayanışma dini olduğunun açık göstergesidir. Durumu müsait olan herkes zekat vermekle yükümlüdür. Zekatın malı koruduğuna inanılır. Dinimize göre zekat veren insanın malı temizlenir.

İslam dininin temel inanç esaslarının neler olduğunu söyleyiniz.

İslam dininin temel inanç esasları İslamın iman şartları anlamına gelir. Bunlar altı tanedir. Hepsi ayrılmaz bir bütündür. İslamiyeti kabul etmiş her bireyin bu esasların gönülden inanması ve dil ile onaylaması gerekmektedir.

  1. Allaha iman: Allahın tek ve bir olduğunu onaylamak demektir.
  2. Meleklere iman: allah-u Teala bu dünyada ve ahiret yurdunda bazı iş, oluş ve hareketleri melekleri vasıtasıyla yapmaktadır. Bu hakikate inanmak demektir.
  3. Kitaplara iman: Allah-u Tealanın yeryüzüne peygamberleri aracılığıyla gönderdiği bazı kutsal kitaplar vardır. Bu kitapların hak olduğunu kabul etmek demektir. En doğru ve yegane yol gösterici kutsal kitap son olan Kur’an-ı Kerimdir.
  4. Peygamberlere iman: Peygamberlerin Allahın kulu ve elçisi olduğuna inanmak demektir.
  5. Kaza ve kadere iman: Kainatta düzen belli bir kaza ve kader çizgisinde olur. Bu fikri bilmek ve kabul etmektir. Bu inancı taşıyan insanlar başa gelen şeyler için “neden ben” demez, “Allahtandır” diyebilmektedir. Bu esas bunu gerektirir.
  6. Ahiret gününe iman: Öldükten sonra bir ahiret hayatı olduğu ve bu fikrin kabul edilmesidir. Ödül olan cennet ile ceza olan cehennem kavramlarının varlığını kabul etmek demektir.

Fâtiha suresinin meal ve tefsirini inceleyerek bu ikisi arasındaki farkları belirtiniz.

Meal ve tefsir Kur’an-ı Kerim ile ilgili terimlerdir. Her ikisi de Kur’an’ın anlamını içeren ve gösteren ifadelerdir. Fakat aralarında farklar vardır. Yani birbirlerinin yerine kullanılamazlar. Meal ve tefsir Kur’an’ın anlamıyla ilgili farklı tanımları ve ayrıntıları olan kelimelerdir.

Meal; Kur’an-ı Kerim’in kısa ve öz olarak anlamı demektir. Kutsal kitabımızın içindeki her bir cümleye “ayet” adı verilir. Bu ayetlerin direkt olarak anlattıklarını olduğu gibi kısa ve net cümlelerle anlatılması demektir. Meal konusunda ayetlerle ve ayetlerin anlattıklarıyla ilgili ayrıntılara yer verilmez. Kısa olarak anlatıldığı için bazen meal okumak ayetin kastettiği anlamı anlamak için yeterli olmayabilir.

Tefsir; Kur’an-ı Kerim’in anlamını ayrıntılı olarak anlatılması demektir. Ayetlerin ne anlattığını derinlemesine irdeler. Yorumlara yer verilir. Tefsir kısa olmaz uzun olur. hatta o kadar ki tek bir harf üzerine bile sayfalarca açıklama yapılır. Kuranın bazı kapalı kısımları vardır. bu kısımlar için tefsir kitapları insanlara yol gösterici nitelik taşımaktadır. Fatiha suresinin meal ve tefsirini incelediğimizde bu fark görülebilmektedir. Meali kısa kısa anlatılmışken, tefsiri oldukça uzun olarak anlatılmıştır.

Hz. Aişe (r.a.), “Allah’ ın elçisinin ahlakı, Kur’an idi.” sözüyle ne anlatmak istemiştir? Açıklayınız.

Peygamberimiz Hz Muhammed (sav) Allah’ın elçisi olarak yaratılmıştır. O insanlığa İslam’ın emir, yasak, kural ve kaidelerini bildiren kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i anlatan tek insandır. O’nun yaşantısı, ahlaki değerleri, görüş ve düşünceleri tamamıyla Kuran temellidir. Onun hayatında  Kuranın onaylamadığı hiçbir söz ve davranışa yer yoktur. Kur’an içinde bulunmayan hiçbir alışkanlığa O’nun hayatında rastlanmaz.

Hz Aişe (ra)’ın “Allah’ ın elçisinin ahlakı, Kur’an idi.” sözü Hz Muhammed (sav)’in ahlakının bütünüyle Kuran perspektifinde olduğunun açık göstergesidir. Bu söz bu gerçeklerin kanıtı ve farklı birinin bakışıyla habercisi hükmündedir. Kutsal kitabımız başından sonuna kadar insanları sevgi, şefkat, adaletli olmayı, iyi ve güzel olanı yapmaya böyle davranışları ahlak haline getirmeye davet etmektedir. Bütün bu güzel huyların zıttı olan yalan, riya, başkalarının arkasından dedikodu ve kaş göz yapmaktan ve daha fazla yanlış davranışlardan uzaklaşmayı nasihat etmiştir.

Peygamberimizin hayatına baktığımızda yukarıda saydığımız Kuran içeriklerinden hepsini görürüz. Tabii bu hakikatlerin görülmesi için O’nun hayatının araştırılıp öğrenilmesi gerekir. Ancak yazılan bu gerçekler O’nun hayatını anlamakla öğrenilebilir. İşte bu gerçeklerden ötürü Hz Aişe (ra)’ın dediği gibi O’nun ahlakı Kur’an idi”. Bu iki kavramın birbiriyle uyumunu görebilmek için hem Kuran bilinmeli hem O’nun hayatı öğrenilmelidir.

Hz. Muhammed’e (s.a.v.) inanmayanlar niçin peygamberin meleklerden seçilmesini istemişlerdir? Açıklayınız.

Hz Muhammed (sav) Allah’ın kulu ve elçisi olarak yeryüzüne gönderilmişti. O insanların içinden seçilmiş ilahi bir boyutu olan insani özellikler ve ihtiyaçlara sahip bir insandı. Çevresindekileri İslamiyete davet ederken bunu kabul ettirmekte zorlandı. Mekkeli bazı insanlar O’nun ilahi davetlerine ve ilahi rolüne inanmak istemediler. Kendilerince akıllarına yatmayan doğruları vardı.

Neden O da bir başkası değil? şeklindeki zihniyetlerle kıskançlık oluyordu. İnsanların içinden seçilmiş bu büyük insanın kainatın yaratıcısı Allahın kulu ve Onun elçisi olarak gönderilmiş olmasını kıskananlar oluyordu. Kendi görüşlerine göre O’nun ne özelliği var, neden O? gibi kıskançlık ifadeleriyle insanlar arasında fitneye sebep oluyorlardı. Tabii bütün bu ifadelerin karşısında efendimiz (sav) onların bu hadsiz tavırlarını büyük bir vakarla karşılıyor ve hoşgörü içerisinde hak ve hakikatleri anlatmaya devam ediyordu.

Daha önce gelen peygamberlere insanlar insan üstü vasıflar yüklemişlerdi. Mekkelilere göre bir peygamberin insanlar içinden çıkması mümkün değildi. Onun olağanüstü güçleri olmalıydı. Düşünceleri ve inançları bu yöndeydi. Böyle saplantılı fikirler ile de O’nun peygamberliğini kabul etmemişlerdi. Onu adeta bazı istekleriyle sınamışlardı. Bazı mucizeler görmek istemişlerdi O da isteklerini yerine getirmiş birçok mucizevi olaya imza atmıştı. Bütün bu insanüstü mucizelere rağmen kimi inanmış kimiyse inanmamakta ısrar etmiştir.